Çöpe atılan eşyaları yeniden tasarlıyor
Ahşap ustası Mehmet Sönmez, bir kenara atılan eski eşyalara Dönüşüm Atölyesi’nde yeniden şekil veriyor, yepyeni tasarımlara dönüştürüyor. Sönmez amacını şöyle özetliyor: “Her çöp, çöp değildir.”
İstanbul'un son dönemde popülerleşen semtlerinden Fatih’teki Balat'ta, renkli bir dükkan Dönüşüm Atölyesi… Sahibi Mehmet Sönmez. 61 yaşındaki usta, uzun bir süredir Balat'ta.
“Burayı seçmem ve atölyemin burada olması bir tesadüf değil. Daha önce burayı çok gezmiştim. Sokaklarını, evlerini, binalarını. İnsanlarını ve kuşkusuz çocuklarını da çok sevdim. Onlar da beni sevdiler ki yaklaşık 20 senedir Balat’tayım.”'
Vazgeçilmiş eşyalara yeniden hayat veriyor
Sönmez, sanata duyduğu sevgiyi geri dönüşümle harmanlıyor.
Çöpe bırakılmış tahta parçalarını ya da terk edilmiş ahşap evlerin tarihten iz taşıyan bölümlerini hayatımızın içinde yer alan objelere dönüştürüyor. Eski eşyalardan, aynalar, sehpalar, dekoratif objeler tasarlıyor.
''Geri dönüşüm ve tasarım yapıyorum. Amacım, günlük hayatımızda işlevini yitirmiş olan ahşaplara yeniden hayat vermek, yeniden onları aramıza almak, odalarımızda, ofislerimizde işimize yarar objeler haline getirmek.
Tüketim toplumunda yaşıyoruz. Bu tüketimi kendi gücümle orantılı olarak kısıyorum ve ufak da olsa bir örnek olmaya çalışıyorum.''
Ham maddesi, çöpten topladığı objeler
Adı üstünde, geri dönüşüm, Dönüşüm Atölyesi'nin vazgeçilmez bir parçası. Mehmet Sönmez, topladığı her objenin eski olmasına dikkat ediyor.
''Prensip olarak para verip ihtiyacım olan bir ahşabı satın almıyorum. Bir keresteyi bir odunu satın almıyorum. Örneğin eğer insanların ellerinde odun kapı varsa onlara ihtiyaçları olan bir şey teklif ediyorum. Kömür teklif ediyorum, erzak teklif ediyorum. Hem çöplerde hem de ticarette geri dönüşümü sağlıyorum aslında.''
Her bir objenin hikayesi var
Bulduğu tahta parçası sadece bir tahta parçası değil onun için. Eserlerini dinliyor, onlara hikayeler yazıyor, anlamlar yüklüyor ve yeniden yaşam veriyor.
''Bulduğum ahşap bir merdiven basamağı ise o merdiven basamağının yüzeyine bakıyorum. Bazen çalışmalarımda o yüzeyi hiç bozmuyorum, zımparalamıyorum ki insanlar oradan geçmişte inip çıkan ayakların seslerini duyabilsinler.''
