Kentin akciğerleri olan ormanlar, Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğüne bağlı 15 yangın gözetleme kulesinden kesintisiz şekilde kontrol edilerek yangınlara karşı korunuyor.
Bu kulelerden biri olan Sarıyer Yangın Gözetleme Kulesi'nin panoramik camlarından bakıldığında, Sarıyer'deki ormanlar, İstanbul Boğazı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Anadolu Yakası'ndaki ormanlık alanlar görülebiliyor.
Yılın her günü 24 saat aralıksız ormanların gözetlendiği kulenin ana amacı, olası bir yangının henüz duman aşamasındayken söndürme ekiplerine bildirilmesi.
Telsiz sistemi ve termal kameralarla donatılmış olan kulenin üst katında toplantıların yapıldığı yedek bir yönetim merkezi de bulunuyor.
24 yıllık mesleğini aşkla yapmayı sürdürüyor
Anadolu Ajansı ekibi, kulede 24 yıldır görev yapan Yangın Gözetleme Kulecisi Ülkü Efe'nin bir gününe tanıklık etti. Efe görevini, kentin akciğerlerini korumanın verdiği büyük mutlulukla sürdürmeye devam ediyor.
Eşi ile memleketleri Amasya'dan İstanbul'a göç ettiklerinde uzun yıllar mesai arkadaşlığı da yapan Efe, hayat arkadaşıyla aynı kulelerde görev yaptı.
Masmavi İstanbul Boğazı manzarasına nazır ormanların arasında görevine devam eden Efe, işi sayesinde Türkiye'nin mücadele ettiği yeni tip koronavirüsten de izole bir hayat sürdürebiliyor.
Ülkü Efe, sabah görevi devralır almaz, ormanları gözden geçirmeye başlıyor. Telsiz dinleyip, bilgisayarları kontrol eden Efe, termal kameralardan görüntüleri de izliyor.
Evi gibi gördüğü kulede kendisine adeta bir yaşam kuran Efe, gözetleme merkezinde soğan, nane gibi organik besinler de yetiştiriyor.
Efe, mesaisini bitirdiğinde görevini, akşam görevlisine devredip evinin yolunu tutuyor.
"Kule benim evim gibi"
Ülkü Efe, "Eşimle 19 sene beraber çalıştık sonra o emekli oldu. 3 çocuğum var. 3 çocuğumu bu işi yaparak büyüttüm, evlendirdim. Hala da işimi yapıyorum. Burası benim bir evim, hatta evimden de öte. Evime zaten sadece yatmadan yatmaya gidiyorum. Onun haricinde her şeyi burada yapıyorum. Yemeğimi burada yapıyorum. Burada bardaklarım var, yeşillenen soğanlar var, onları büyütüyorum, nane yetiştiriyorum. Burada aynı zamanda organik olarak beslenmeye çalışıyorum" diye konuştu.
İşini severek yaptığını söyleyen Efe, dürbün ve kameralarla ormanları izlediğini, herhangi bir olumsuzluk olup olmadığını sürekli kontrol ettiğini belirtti.
Duman gördüğü zaman hemen arazöze haber verdiğini anlatan Efe, şöyle devam etti:
"Merkeze ve şefimize haber veriyoruz. Hemen müdahale ediyorlar. Bu benim işim ve severek yapıyorum. Ekmeğimi buradan kazanıyorum. Seve seve işe geliyorum, seve seve eve dönüyorum. Burada çalışmak çok güzel bir duygu. Bazen kafa dinliyorsun, her şeyden uzak. Biraz yalnızlık da çekiyoruz aslında ama bazen yalnız olmak daha güzel oluyor. Yeşille, maviyle, ormanla iç içeyiz."
"Burada kendimi daha güvende hissediyorum"
Efe, koronavirüs sürecinde kulede çalışmayı bir avantaj olarak gördüğünü dile getirerek, "Burada kendimi daha güvende hissediyorum. İnsanlardan uzak, tek başınayım. Kendimi daha izole etmiş oluyorum. Koronavirüs sürecinde daha garanti altında hissediyorum. Sabah zaten evden çıkıyorum buraya geliyorum. Kimseyle temasımız da olmuyor zaten" ifadelerini kullandı.
Ülkü Efe, orman yangınlarının mayıs ile kasım ayları arasında arttığını belirterek, özellikle ormanlık alana gidip ateş yakanlara çağrıda bulundu. Efe, "Vatandaşlar, mayıs ayında daha çok dışarı çıkmaya başlıyor. Ormanlara gidiyorlar, tabii gezsinler ama mangal yaktıktan sonra kesinlikle ateşi söndürmeden ayrılmasınlar. Çünkü bir ağaç yetiştirmek çok zor. Evlat yetiştirmeyle eşdeğer. Ormanlar bizim için çok büyük bir nimet. Temiz hava için, nefes almamız için büyük bir nimet. Ormanlarımızı yakmasınlar, dikkat etsinler" şeklinde konuştu.