AŞIK Veysel’in çok özel bir ozan olduğunu söyleyen Hansson, “Onun zamanında özel stüdyolar yoktu. Teknik bu kadar gelişmemişti. Doğal olarak saz çalıp söylüyordu, onu dinledikçe inanılmaz bir değer olduğunu anlıyorum. Neşet Ertaş da çok özel bir ozan. Onun müzik stili biraz daha farklı. Hüzünlü türkülerin yanı sıra neşeli türkü de çalıp söylüyor ve insanları oynatıyor” dedi.
‘DERİN BİR HUZUR BULUYORUM’
Hansson, Türkiye’den birçok ozanı severek dinlediğini, bunların başında Aşık Mahzuni Şerif, Arif Sağ ve Musa Eroğlu gibi isimlerin geldiğini dile getirdi. “Saz çalarken ruhumu dinliyorum, derin bir huzur buluyorum” diyen Hansson, çeşitli müzik festivallerinde saz çalıp türkü söylediğini, 10 kadar da bozlak tarzında eser yazdığını ifade etti.
‘İŞTE BENİM İÇİN ÖZEL SES’
Hansson, sazla tanışmasını anlatırken “Yıllar önce radyoda bir Türk programını dinlerken saz sesi duydum. ‘İşte benim için özel olan ses bu’ dedim. O zamana kadar gitar ile Amerika’daki Afrika asıllı kölelerin tarlalarda çalışırken söyledikleri isyan ve hüzün müziği olan Blues çalıp söylüyordum. Sazı öğrenmem gerektiğini düşündüm. Stockholm’ün Husby semtinde yapılan bir festivalde birinin saz çaldığını gördüm. Yanına yaklaşıp ‘Bu saz mı’ dedim. ‘Evet’ dedi. ‘Kolay öğrenilir mi’ diye sordum. Yüzüme baktı, kafasını salladı ve ‘Belki’ dedi. Tensta semtinde saz kursu veriliyormuş beni oraya davet etti ve böylece benim de sazla ortak hayatım başlamış oldu. Saz kursunu Cengiz Tümer diye bir kişi veriyordu. Bir İsveçlinin saz öğrenecek olması onu oldukça şaşırtmıştı” dedi.