5. Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri başlıyor

5. Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri başlıyor

Sessiz sinemanın yeni restore edilmiş seçkin örneklerini sinemaseverlerle buluşturan Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri’nin beşincisi bu yıl, 5-9 Aralık 2018 tarihleri arasında gerçekleşiyor. Akbank Sanat Merkezi, Fransız Kültür Merkezi, Kadıköy Sineması ve bomontiada ALT mekanlarında seyirciyle buluşacak festivalin ana teması ise ‘Teknoloji’

Kino İstanbul tarafından organize edilen, İtalya’nın ünlü sinemateği Cineteca di Bologna ve Hollanda'nın saygın sinema müzesi Eye Filmmuseum'un kurumsal ortağı olduğu festivale, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü,
Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı, Goethe Institut İstanbul, Polonya ve İsviçre Başkonsoloslukları, Cinémathèque Française, Polonya Ulusal Film Arşivi ve Danimarka Film Enstitüsü destek oluyor. Bu yılki tema dahilinde dijitalleşme, teknoloji ve film arşivciliği gibi konuların ele alınacağı festivalde her zaman olduğu gibi filmlere canlı müzik eşlik ediyor. Festivalin konukları arasında yer alan yerli ve yabancı akademisyenler, araştırmacılar, küratörler filmlere özel birer sunum yapıyor. Festival bu yıl ayrıca, açılışı önümüzdeki yıl gerçekleşecek olan Sinematek/Sinemaevi ile ortak bir gösterim düzenliyor.

Festival bu yıl sinemanın erken döneminin yıldızlarından Danimarka asıllı oyuncu Asta Nielsen’a özel bir bölüm ayırıyor. Almanya’nın Frankfurt kentinde yer alan Nielsen’e adanmış sinematek “Kinothek Asta Nielsen”in direktörü Karola Gramann ve küratörü Heide Schlüpmann filmleri sunmak için Goethe Institut İstanbul desteğiyle festivale konuk oluyor. Nielsen’in uluslararası bir yıldız olmasına yol açan filmi Afgrunden (Uçurum, 1910), Nielsen’in erkek kılığına girdiği, romantik komedi türündeki Das Liebes-ABC (Aşkın Alfabesi, 1916), günümüze sadece on yedi dakikalık parçası ulaşan Die Filmprimadonna (Filmlerin Primadonnası, 1913), maden yöneticisi Helene’in aşk maceralarını konu eden Die Börsenkönigin (Borsa Kraliçesi, 1918) ve geçen yılki festivalde Sarah Bernhardt’ı Hamlet olarak seyrettikten sonra bu yıl da Nielsen, kariyerinde köşe taşlarından biri olan Hamlet (1921) ile karşımıza çıkıyor. Film, Michael Riessler'in kayıtlı müziğiyle gösteriliyor.

Teknoloji temalı gösterimler
Festivalin bu yılki ana teması kapsamında, 20. yüzyıl başlarında tüm üretim ve yaşam biçimlerini dramatik biçimde değiştiren teknolojik sıçramayı ortaya koyan, farklı Avrupa ülkelerinden kısa metraj belge filmlere AOW Productions işbirliği ve Yeşim Tabak küratörlüğündeki gösterimde yer veriliyor.
Festival temasını taşıyan bir diğer gösterim ise İtalyan yönetmen Marco Roncoroni tarafından yönetilen 1915 yapımı Filibus. Havacılık teknolojisine göndermeler yapan film aslında içinde suç ve bilimkurgu ögelerini de barındıran, nefessiz seyredilecek, feminist bir anlatı olarak da göze çarpıyor. EYE Filmmusseum’un restore ettiği filmin sunumunu arşivin küratörü Elif Rongen-Kaynakçı yapıyor.
Fransız avangard filmleri seçkisi
Festivalin dikkat çekici bölümlerinden biri de Fransız avangart sinemasına ayrılan seçki, Cinémathèque Français ve Fransız Kültür Merkezi desteğiyle gerçekleşiyor. Fransız sinemateğinden Emilie Cauquy’in küratörlüğünü üstlendiği bölümde objektifler ve kameralar ile insan gözünün görme kapasitesi arasındaki derin teknolojik ilişki sorgulanıyor. “Güzel Gözleriniz İçin Savaş Şoku ve Avangard” adını verdiği seçkide Cauquy, Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında insanlar üzerinde savaşın oluşturduğu şok etkisini araştırıyor. Programda Georges Melies’ten Abel Gance’a dönemin çığır açan yönetmenlerinden deneysel kısa filmler bulunuyor.

Geçen senelerdeki gibi bu yıl da bazı filmler kayıtlı müzik eşliğinde gösteriliyor. Festivalin ilk ve son gününe yoğunlaşan bu gösterimlerde dünyaca ünlü müzisyenlerin filmler için besteleyip kaydettiği yeni müzikleri duyuluyor. The Mont Alto Motion Picture Orchestra’nın müziği eşliğinde kült oyuncu Pierre Batcheff’in başrolünü oynadığı Rene Clair’in romantik komedisi Les Deux Timides (İki Tatlı Utangaç, 1928), caz sanatçısı Aidje Tafial ve grubu eşliğinde Marcel L’Herbier’nin fütüristik çağrışımlı filmi L’Inhumaine (Zalim Kadın, 1924)

Festivalde ilk kez; Rus Sineması
Festivalde bu yıl ilk defa Sovyet sinemasına yer veriliyor. Sovyet biçimciliğinin ve belgesel sinemanın tarihteki en önemli temsilcilerinden Dziga Vertov’un Man With A Movie Camera’sı (Kameralı Adam, 1929) teknolojiyle insanı harmanladığı bir görsel dünya çiziyor. Bir belge filmi olarak o döneme kadar süregelen burjuva sinemasına karşı sert bir manifesto niteliği taşıyan Kameralı Adam, sokaklardaki günlük Sovyet yaşamını ve proletaryanın bu yaşamdaki yerini kamerayı da bu yaşamın içinde dâhil ederek çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Aynı yıldan bir diğer yapım olan Fragment of An Empire (İmparatorluk Kalıntısı, 1929) ise 1. Dünya savaşında geçirdiği şok nedeniyle devrim sonrası Sovyet toplumunu anlamakta zorlanan bir askerin ruh haline odaklanıyor. Filmin gösterimi Sinematek/Sinemaevi işbirliğiyle gerçekleşiyor.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan ilgi çekici görüntüler
Festivalin her yıl büyük ilgi gören bir diğer bölümü “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Görüntüler”de bu yıl da oldukça önemli gösterimler geçekleşiyor. Festivalin danışmanlarından ve aynı zamanda Cinema Ritrovato direktörü Mariann Lewinsky, EYE Filmmuseum küratörü Elif Rongen-Kaynakçı ve tarihçi Saadet Özen küratörlüğünde hazırlanan bölümde, Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasına tarihsel görüntülerden bakış atılıyor.
İsviçre Başkonsolosluğu desteğiyle gerçekleşen bölümün ilk ayağında Tunuslu sinemacı, fotoğrafçı, teknoloji kaçkını, maceracı Albert Samama Chikly’nin eşsiz görüntüleri beyazperdeye yansıyor. Sunumunu Lewinsky’nin yapacağı bu özel gösterimde, Chikly’nin müthiş deneysellikle kaydettiği, yakın zamanda bulunup restore edilmiş Tunus görüntüleri yer alıyor.
Bölümün ikinci ayağında, tarihçi Özen’in seçtiği, Kızılhaç arşivlerden derlenmiş, Sovyet devriminin akabinde İstanbul’da yaşanan Beyaz Rus göçü dönemine dair seçtiği görüntüler yer alıyor. Her dönemde göçün ve göçmenliğin bir insanlık durumu olduğuna dikkat çeken gösterimde, Kızıl Haç arşivindeki görüntüler sunuluyor. Bu seansta ayrıca ünlü Rus oyuncu Ivan Mosjoukine’in İstanbul üzerinden Paris’e yaptığı yolculuk sırasında çekilen ‘Sıkıntılı Serüven’ isimli kurmaca film de eşlik ediyor.
Bölümün son ayağında ise Rongen-Kaynakçı’nın sunumuyla, 1912’de başlayıp 23 Nisan 1913’e kadar süren İşkodra kuşatmasının hemen ardından çekilen ve geçtiğimiz sene Arnavutluk Arşivi tarafından bulunarak Karadağ Arşivi işbirliği ile restore edilen “İşkodra Kuşatması’nın Ardından” adlı görüntüler eşlik ediyor. Yine bu seansta, Çek sinema tarihinde kadınların rolü hakkında ezber bozan ve geçen sene Çek Film Arşivi tarafından keşfedilerek restore edilen 1918 yapımı komedi filmi “Doğu Dilleri Öğretmeni” de gösteriliyor.
Çocuklar sessiz sinemaya eşlik ediyor
Her yıl ilgi uyandıran ve beğenilen çocuk seansı bu yıl da macera ve eğlence dolu içerikler barındırmaya devam ediyor. Aslen karikatürist olan, absürt ve sürrealist sinemanın en önemli örneklerini sergileyen Amerikalı yönetmen Charley Bowers’ın Lobster Films tarafından restore edilen muhteşem filmleri, çocukları bir macera ve mucize dünyasına davet ediyor. 1920’lerde gerçekleştirdiği komedi şovlarını stop-motion animasyon tekniğiyle harmanlayan Bowers, dönemin avangard sanat akımından da esinlenerek çektiği kısa komedilerde her yaştan seyirciyi güldürüyor. Burcu Yılmaz’ın yönetiminde çocuklar filme “soundpainting” yöntemiyle kendi çıkardıkları sesler vasıtasıyla eşlik ediyor.
Delifişekler
Festival bu yıl Polonya’nın bağımsızlığını tekrar kazanmasının yüzüncü yılı sebebiyle ve Polonya Başkonsolosluğu’nun desteğiyle, dünya prömiyeri Eylül ayında gerçekleşen, Leonard Buczkowski’nin Szalency (Delifişekler, 1928) filmini seyirciyle buluşturuyor. Polonya’nın ulusal belleğinde önemli bir yeri olan bu film, üç arkadaşın Polonya Askeri Birlikleri ile gerçekleşen yürüyüşünü konu ediniyor ve aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı’nın gerçekleriyle seyirciyi karşı karşıya bırakıyor. Kullandığı özel efektler ve yüksek bütçeli prodüksiyonuyla dönemin seyircisini oldukça etkileyen film, gişede de büyük bir başarı yakalamış ve kimi otoritelere göre aynı zamanda Polonya sinema tarihinin ilk gişe filmi olma özelliğini taşıyor. Filmi, Polonya Ulusal Film Arşivi’nden direktör Anna Sienkiewicz-Rogowska ve küratör Elzbieta Wysocka sunuyor.
Dijital teknoloji çağında sessiz sinema üzerine paneller
Festivalin bu yılki panel ayağının ilki Yeşim Tabak moderatörlüğünde, geçmişten bugüne uzanarak insanlığın teknoloji ile kurduğu ilişkiyi ‘ütopya, distopya ve gerçekler’ bağlamında masaya yatırılıyor. Konuşmacılar arasında Metis Yayınları’nın kurucularından Semih Sökmen ile sinema yazarı ve çevirmen Kutlukhan Kutlu bulunuyor. 

Diğer panel, San Francisco Sessiz Film Festivali direktörü ve aynı zamanda film restoratörü Robert Byrne ve Danimarka Film Enstitüsü küratörü Thomas Christensen'in katılımıyla gerçekleşiyor. Dijital teknolojilerin gelişmesiyle birlikte hızla değişen sessiz sinema filmlerinin saklanması, restorasyonu ve gösterimi üzerine fikir ve tartışmaların yürütüleceği panel bu konulara ilgi duyan herkesi bekliyor.
Sonuncu panel ise, sessiz sinemanın ve yapay zekanın bir araya geldiği, ‘Jan Bot’ adında yeni bir yazılım programı üzerine. Eye Filmmuseum’un arşivindeki görüntüleri ve güncel haberleri derleyerek kısa deneysel filmler haline getiriyor. Sanatçılar Bram Loogman ve Pablo Núñez Palma’nın projesi olan Jan Bot’u sunmaya Palma geliyor.

Bu haber Kübra Çelebi tarafından son kontrolden geçirilerek yayına alınmıştır.