Sabancı Vakfı'ndan kadınlara iyilik köprüsü

Sabancı Vakfı'ndan kadınlara iyilik köprüsü

Nevgül Bilsel Safkan: Sabancı Vakfı olarak kadınların ve kız çocuklarının yaşadıkları sorunları hafifletebilmek adına çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.

Pandemi döneminde özellikle kadınlar, kız çocukları ve engelliler için daha zor geçiyor. Öyle ki birçok kız çocuğunun bu dönemde okulu bıraktığı ve zorla evlendireceği de ifade ediliyor. Sabancı Vakfı, uzun yıllardır, kadın, genç ve engelli bireylerin topluma eşit ve aktif katılmaları için çalışıyor.

Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan “Sosyal meseleleri tek başımıza çözmemiz mümkün değil. O nedenle sivil toplum, özel sektör, üniversite ve kamu kurumları arasındaki iş birliklerine her zamankinden çok ihtiyacımız var” dedi. Nevgül Bilsel Safkan ile pandemi döneminde Sabancı Vakfı’nın çalışmalarını konuştuk.

- Sabancı Vakfı olarak özellikle kadın, genç ve engelli bireylere odaklanıyorsunuz, pandemi döneminde neler ön plana çıktı?

Sabancı Vakfı olarak kurulduğumuz günden bu yana hedef kitlelerimiz olan kadın, genç ve engelli bireylerin topluma eşit ve aktif katılmaları için çalışmalar yürütüyoruz. Tüm çalışmalarımıza yön verirken de toplumsal ihtiyaçları değerlendirmeyi ve sahada aktif çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarını dinlemeyi çok önemsiyoruz. 

COVID-19 salgını başladığında, başka birçok kriz gibi salgının da halihazırdaki toplumsal sorunları derinleştirdiğini gözlemledik. Her krizde olduğu gibi bazı gruplar salgının etkilerini maalesef daha yoğun yaşıyor. Özellikle kadının insan hakları bağlamında yıkıcı etkilerle ve kazanılan hakların kaybedilmesi riskiyle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Salgının kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkilerini yakın mercekten takip etmek, öncelikli ihtiyaçları ve çözüm önerilerini konuşabilmek amacıyla Mütevelli Heyeti Başkanımız Güler Sabancı’nın da katılımıyla Haziran ayında 29 kadın örgütüyle bir araya geldik. Toplantı; yerel ve ulusal ölçeklerde, istihdam, şiddet, eğitim gibi farklı alanlarda çalışan kadın örgütlerinin bir araya gelmesi, sorunların ve çözüm önerilerinin ortaklaşa tartışılması ve dayanışma sağlanması açısından çok faydalı oldu. Pandemi nedeniyle kadına yönelik şiddetin artması, ev içi emeğin dengesiz dağılması, kız çocuklarının okullaşma oranlarındaki düşüş, kadınların ve kız çocuklarının teknolojiden yeterince faydalanamaması gibi konular toplantıda ön plana çıktı. Toplantının ardından, paylaşılan sorunlar ve çözüm önerileri ışığında Sabancı Vakfı olarak yapabileceklerimiz üzerine bir yol haritası çıkardık ve çalışmalara başladık.

Önceliklendirdiğimiz temel çözüm alanları aile içi şiddetle mücadele ve dijital araçlara erişim ile dijital okuryazarlığı artırma yönünde oldu. Bu alanlarda da tek başımıza değil, özel sektörden, sivil toplumdan paydaşlarla güç birliği yaparak yola çıktık. 

Diğer taraftan engelliler ve gençlerin de var olan sorunlarının pandemi döneminde derinleştiğini biliyoruz. Engelli bireyler bu dönemde sağlık hizmetlerine, eğitime, istihdama ve kamusal bilgilendirmelere erişimde sıkıntılar yaşadılar. Gençler tarafında ise özellikle uzaktan eğitim sürecinde yaşanılan sorunlar ve olanaksızlıklar gençlerin eğitim hakkından mahrum kalmalarına yol açtı. Bu zorluklarla başa çıkabilmek için hibe süreçlerimizde esneklikler yarattık ve daha büyük bir çabayla çalışmaya devam ediyoruz.  

KIZ ÇOCUKLARI OKULU BIRAKTI

- Özellikle son dönemlerde kadına yönelik şiddete ciddi artış var, neye bağlıyorsunuz? 

Dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınının toplumsal sorunları ve eşitsizlikleri derinleştirdiğine şahit olurken toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan hakları konularındaki kazanımlarının ne kadar kırılgan olduğunu gördük. 

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yansımalarını kadına yönelik şiddet, ev içi emeğin paylaşılması, istihdama katılım, kız çocuklarının eğitime erişimi gibi birçok alanda gözlemliyoruz. Pandemi sırasında uzaktan eğitime erişim sağlayamayan öğrencilerin oranının oldukça fazla olduğu tespit edildi. Eğitime erişimde güçlük çektiği için okulu bırakanların tamamına yakını ise kız çocuğu. Bu duruma paralel olarak erken yaşta ve zorla evlilik oranlarında da ne yazık ki artış bekleniyor.

Birçok kadının dijital araçlara erişimi olmaması sebebiyle pandemi süresince maruz kaldığı şiddetle ilgili yetkili kurumlara ve şiddet hatlarına başvuramadığı tespit edildi.  Toplumsal cinsiyet eşitsizliği çok boyutlu bir sorun olduğundan eğitim, istihdam, şiddet gibi meselelerin bütüncül biçimde değerlendirilmesi ve bu şekilde çözüm önerileri geliştirilmesi gerekiyor. 

- Bu yıl pandemi dolayısıyla birçok sosyal sorumluluk projesinde aksama söz konusu, siz nasıl bir farklılaşmaya gittiniz? Projelerinizin devamlılığı için neler yapıyorsunuz?

Sivil toplum kuruluşlarının pandemi sürecinden olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Biz de onların yaşadıkları sorunları göz önünde bulundurarak pandeminin ilk gününden bu yana destek verdiğimiz sivil toplum kuruluşlarının ihtiyaçlarını yakından takip edebilmek için proje ekipleriyle sürekli temas halindeydik. Bu anlamda Avrupa Vakıflar Merkezi ve Amerika’da bulunan Vakıflar Birliği’nin sivil topluma destek amaçlı başlattıkları taahhütleri Türkiye’den imzalayan ilk vakıf olduk. Hemen ardından biz de hibe projelerinin ihtiyaçlarını göz önüne alıp pandemi sürecinde desteklediğimiz tüm kurumlara projelerini tamamlayabilmeleri için her türlü esnekliği sağlayarak kendi taahhüdümüzü yayınladık. Taahhütte bürokratik süreçlerin hafifletilmesi, uzun süreli ve koşulsuz fonlama gibi ayrıcalıklar tanıyarak güvene dayalı filantropi ilkeleri çerçevesinde hareket ettik. 

Böyle zorlu dönemlerde esnekliklerin sağlanmasını çok önemsiyoruz. Sivil toplum aktörleri toplumsal sorunlara çözüm ararken halihazırda mevcut pek çok zorluklarla mücadele ediyorlar. Onlar toplum yararını kendilerinin önüne koyarak fırsat eşitliğine dayalı hak temelli bir anlayışla çalışıyorlar. Pandemi süreci onlara ve çalıştıkları dezavantajlı gruplara ek zorluklar getirdi. Bunu iyi görmek, anlamak ve birlikte çözüm geliştirmek hibe desteği sağlayan kurum olarak bizim önceliğimiz. 

- Önümüzdeki dönemlerde özellikle kadınlar için ne tür girişimleriniz, projeleriniz olacak?

Kadınların eğitime, istihdama ve toplumsal yaşama katılım gibi her alanda haklarına erişebilmeleri için 14 yıldır Hibe Programlarımız kapsamında sivil toplum kuruluşlarının projelerini destekliyoruz. 

Toplumsal cinsiyet alanındaki çalışmalarımızla dünya sıralamasındayız. OECD’nin yayınladığı rapora göre, çalışmalarımızla dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğini odağına alan ilk 7 vakıf arasında yer aldık. Bu hem Sabancı Vakfı hem Türkiye adına gurur verici bir gelişme. 

13 yıldır Sabancı Üniversitesi ile yürüttüğümüz Mor Sertifika Programı ile toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışını eğitim sistemine yerleştirmek için öğretmenlere yönelik eğitimler gerçekleştiriyoruz, toplumsal cinsiyete duyarlı materyaller üretiyoruz. 

Bu alanda yerel aktörlerle iş birliği içinde çalışmaya devam ediyoruz. Hibe Programları kapsamında bu yıl desteklediğimiz projelerden Bodrum Kadın Dayanışma Derneği’nin “Bodrum'dan Türkiye'ye: Kadınlar Eşitlikçi ve Şiddetsiz Kentini Yaratıyor!” projesi ile kadınların kentsel haklarına dair farkındalıklarının artması, kapsayıcı, adil, kadın dostu kentlerin yaratılmasında aktif rol almaları hedefleniyor. İstanbul Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’nin, “Kız Kardeşimle Güçlüyüm” projesiyle kadınların haklarına dair farkındalıklarının artırılması, şiddete maruz kaldıklarında izleyecekleri süreçleri öğrenmeleri ve dayanışma ağları kurmaları hedefleniyor.

Sabancı Vakfı olarak kadınların ve kız çocuklarının yaşadıkları sorunları hafifletebilmek adına çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Bu bağlamda sivil toplum kuruluşlarını dinlemeyi, sorun alanlarında kolektif hareket edebilmek için köprüler kurmak her zaman önceliğimiz olacak.

195 FARK YARATAN HİKAYE

- 11 yıldır devam eden Fark Yaratanlar Programı’ndan biraz bahsedebilir misiniz neler yapıyorsunuz? 

2009 yılında başlatılan Sabancı Vakfı “Fark Yaratanlar” Programı, toplumsal gelişmeye katkıda bulunan kişilerin öykülerini tüm Türkiye ile paylaşarak farkındalık yaratmayı ve bireyleri değişim öncüsü olmaya teşvik etmeyi amaçlıyor. “Fark Yaratanlar”, çevresinde bir sorun veya eksiklik gören, başka insanların, hayvanların ve doğanın iyiliği için karşılıksız çalışan insanlardan oluşuyor. Program sayesinde Fark Yaratanların çalışmalarını, daha görünür, güvenilir olmasını ve sürdürülebilir bir şekilde yaygınlaşmasını sağlıyoruz.  

Programı başlattığımız ilk günden bugüne geçen 11 yılda 81 ilden 4.000’in üzerinde başvuru aldık ve 42 ilden 195 Fark Yaratan’ın hikayesini görünür kılarak toplumda yeni umutlar yeşerttik. Bireysel çabanın sivil toplumun gelişmesi için çok kıymetli bir kaynak olduğunu, bireylerin değişime inancının neleri başarabileceğini bu programla bir kere daha gördük. 

Bugüne kadar geçen 11 yılda eğitim, sağlık, çevre gibi farklı alanlarda çalışan Fark Yaratanların ilham veren videoları Türkiye ve yurt dışında 35 milyonu aşkın izlenme sayısına ulaştı. Çok paydaşlı ve uzun soluklu olan bu programı, 10 yılın sonunda durup değerlendirme şansımız oldu. Bu sayede neleri daha iyi yapabileceğimizi çalıştık. Geçen sene ilk kez hayata geçirdiğimiz kapsamlı destek programı bu sene de kesintisiz devam edecek. Bir başka deyişle, 12. sezon Fark Yaratanlarımızın çalışmalarını yakından takip edecek ve onları bir adım ileri taşımak için gerekli olan strateji, sürdürülebilirlik, etki ölçümü gibi konularda eğitim ve atölyeler düzenleyeceğiz. Ayrıca sivil toplum ve sosyal girişimcilik alanının etkili isimlerinden mentorluk almalarını sağlayacağız. Bu vesile ile yeni sezon duyurumuzu da paylaşmak isteriz. 12. yılımızda da hiçbir karşılık beklemeden başkalarının iyiliği için çalışan ve çevresinde değişim yaratan herkesi Fark Yaratanlar Programımıza başvurmaya davet ediyoruz. Başvuruları farkyaratanlar.org adresi üzerinden 11 Aralık 2020 tarihine kadar almaya devam edeceğiz. 

- Fark Yaratanlar arasında sizi en çok etkileyen projeler hangileri?

Fark Yaratanların her biri kendi alanında çok güzel bir değişim yaratıyor. 11 yıldan bu yana seçilen 195 Fark Yaratanımız da birbirinden kıymetli. Bu yüzden açıkçası çoğu zaman anlatırken seçmekte zorlanıyorum. Son sezonumuzun 5 Fark Yaratan’ını özetlemeye çalışayım. Eğitimde fırsat eşitliği için ikinci el bir minibüsü gezici kütüphaneye dönüştüren iki sınıf öğretmeni Nusrettin Biçer ve Abdulkadir Korkmaz; Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde köy köy gezerek, çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırıyor. Gezici kütüphane ile düzenli olarak 8 köye ulaşan öğretmenlerimiz kitapların yanı sıra çocukları bilim, sanat ve müzik atölyeleri ile de buluşturuyorlar. Ziyaretlerini iki haftada bir tekrarlayarak çocukların gelişimlerini takip ediyorlar. Amaçları ilerleyen dönemlerde daha fazla sayıda gönüllü öğretmen ile Suruç’ta gezilmemiş köy ve ulaşılmamış çocuk bırakmamak. 

Sadece yeteneğini değil yüreğini de ortaya koyan Fark Yaratanımız Fatih Küçük, çizgi film sanatının yurt dışı örneklerini inceledikten sonra Türkiye’nin ilk çizgi film okulunu kurmak istediğinde cebinde sadece 5 TL varmış. Evrensel değerlere uygun bir çizgi film karakterinin bu topraklardan çıkması ve dünyaca tanınması için yola çıkan Fatih, zoru başararak bugün uluslararası boyutta festivallerin de düzenlendiği, dünyanın dört bir yanından çizgi film sanatçılarını ağırlayan çizgi film okulu “The Cartoon Mill”i Kaş’ta kurdu. 2021 yılında açılması planlanan ikinci çizgi film okulu ise Ürgüp yamaçlarında olacak. 

Hayır demekten korkmayan Fark Yaratanımız, hayvan hakları aktivisti Yağmur Özgür Güven’in öncülüğünde kurulan Deneye Hayır Derneği ise hayvan deneylerinin yerini bilimsel alternatif yöntemlere bırakarak, deneylerde hayvan kullanımının son bulması ve tüm canlıların yaşam hakkını savunmak için çalışmalar yapıyor. 

Herkes susarken, konuşmamız gerek diyen bir diğer Fark Yaratanımız ise; dezavantajlı bölgelerdeki kadınların menstrual ürünlere erişebilmeleri ve regl konusundaki tabunun yıkılması için çalışmalar yürüten, regl yoksulluğu ve adil vergilendirme konusunda hak savunuculuğu yapan Konuşmamız Gerek platformu kurucusu İlayda Eskitaşçıoğlu. 2016 yılında kurduğu platforma dahil olan akademisyen ortağı Bahar Aldanmaz ile köy okullarına giden genç kızlar, mevsimlik tarım işçileri ve mülteci kadınlarla cinsel sağlık, regl olma ve hijyen konularında eğitimler düzenliyorlar. Eğitimlerin yanı sıra platform, regl yoksulluğunun çözümü için hijyenik ürünlerin vergi diliminin lüks ürünler kategorisinden çıkarılması için mücadele veriyor. 

Son olarak ise hayallerini gökyüzü ile sınırlamayan Fark Yaratanımız Zahit Mungan, küçük yaşlardan itibaren başlayan uçurtma sevdasını, farklı teknikler öğrenerek geliştiriyor ve “Uçurtmanın Peşinde” projesini hayata geçiriyor. Mezopotamya’da kaybolmaya yüz tutan bir kültürü yaşatmak için kolları sıvayan Zahit, Mardin’in kültürel mirasının gelecek nesillere aktarmayı hedeflerken, çocukların hayal gücünün ve motor becerilerinin gelişmesi için uçurtma atölyeleri düzenliyor. 

- Sabancı Vakfı olarak gelecek dönem hedeflerinizden bahseder misiniz?

Sabancı Vakfı olarak programlarımızın ve desteklediğimiz projelerin her zaman uzun soluklu ve sürdürülebilir olmasına özen gösteriyoruz. Sosyal değişim zaman istiyor. Kurulduğumuz günden bugüne devam eden çalışmalarımızı üç ana başlıkta yürütüyoruz kültür-sanat, sosyal değişim ve eğitim. Geriye dönüp baktığımızda eğitim alanında yıllardır devam eden burslarımız ve ülkenin her noktasına ulaşan kalıcı eserlerimiz var. Kültür-sanat alanında desteklediğimiz faaliyetlerle klasik müzikten arkeolojiye, tiyatrodan sinemaya kadar pek çok alana dokunmaya gayret ediyoruz. Ve sosyal değişim alanında da 14. yılına ulaşan Hibe Programımız var. Elbette ki bu programlarımız gelişerek yoluna devam edecek. İçinde bulunduğumuz dönem bize güç birliğinin önemini bir kere daha gösterdi. Sosyal meseleleri tek başımıza çözmemiz mümkün değil. O nedenle sivil toplum, özel sektör, üniversite ve kamu kurumları arasındaki iş birliklerine her zamankinden çok ihtiyacımız var. Biz de Sabancı Vakfı olarak gelecek dönemde iş birliklerine, ortak projelere önem vereceğiz.

KIZILAY’DA ÇALIŞMAK İSTERİM DERDİM

- Sabancı Vakfı’nda bu kadar fazla sosyal sorumluluk projesini yönetmek size ne hissettiriyor? 

İlkokulda bana ne olmak istiyorsun dediklerinde Kızılay’da çalışmak isterim derdim. Kendimi bildim bileli sivil toplum çalışmalarına duyarlı olduğumu hatırlıyorum. Diğer taraftan özel sektörde kariyer basamaklarını çıktım ve çalıştığım sektörünün lideri şirketlerde çok tecrübe edindim, müthiş ekipler ve ilham veren yöneticiler ile çalıştım. Ancak 2018 yılına kadar kariyer yolculuğumda sivil toplum çalışmalarını emeklilik günlerimde yoğunlaştırabilirim diye düşünürdüm hep. Yani her zaman topluma faydalı işler yapma hayalim vardı, hiç hayallerimi bırakmadım.

Sabancı Vakfı Genel Müdürlüğü için arandığımda çok heyecanlandım. Beklemediğim bir zamanda kapımı çalan bu fırsat için hiç tereddüt etmedim doğrusu. Bir tarafta uzun yıllar çalıştığım ve en güzel tecrübelerimi edindiğim Sabancı Topluluğuna tekrar geri dönmek, diğer tarafta ise Türkiye’de sivil toplumun gelişimine katkı sağlayacak olmak beni çok motive etti.

Bu haber Kübra Çelebi tarafından son kontrolden geçirilerek yayına alınmıştır.