Ecem Taçalan henüz 17 yaşında. Bundan 10 yıl önce başladığı piyanoda bugüne kadar 22 Uluslar arası ödül aldı. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın sınavını kazanarak piyano anasanat dalına kabul edildi ve bu yıl aynı kurumun müzik ve sahne sanatları lisesi’nden yılında üstün not ortalamasıyla mezun oldu.
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın piyanisti olarak seçildi. Ayrıca Allstars Müzik etiketiyle tamamladığı ilk albümü yakında dinleyiciyle buluşacak. Taçalan için bir başka sevindirici gelişme ise Moskova Çaykovski Konservatuvarı’ndan doğrudan davet alarak kabul edilmesiydi. Klasik müzikte oldukça anlamlı olan bu başarısının ardından Taçalan ile kariyeri hakkında konuştuk.
– Müziğe nasıl başladınız? Kariyeriniz nasıl ilerledi?
Eğitim yaşamım boyunca hem Türkiye’de hem de yurtdışında sayısız ustalık sınıfına, festivale ve yarışmaya katıldım. Henüz 12 yaşındayken ilk uluslararası ödülümü aldım. Farklı ülkelerde düzenlenen prestijli yarışmalarda 22 ödüle layık görüldüm. Bu başarılar arasında hem birincilikler hem de yorumculuğuma verilen özel ödüller yer aldı. Sırf teknik olarak değil sahnedeki duruşum, müzikal karakterim ve duygusal derinliğimle de kendimi ifade etmeye çalıştım. Müzikle tanışmam aslında şarkı söyleyerek başladı. Beşiktaş Çocuk Korosu ve İstanbul Üniversitesi Minikler Korosu’nda koristlik yapıyordum. Şarkı söylemeyi çok seviyordum ama prova ve sahnelerde hep dikkatimi başka bir şey çekiyordu: Piyanistin çalışı. O çalarken adeta büyülenirdim, çalışına hayran kalırdım. İçimde o an çok net bir şey doğdu: “Bir gün ben de böyle çalmalıyım.” Bu tutkuyla konservatuvar sınavına girdim ve kazandım. Ortaokuldan itibaren piyano eğitimime tam zamanlı devam ettim. Her gün saatlerce piyano başında çalışarak kendimi geliştirmeye çalıştım. Tüm bu emeğin en anlamlı karşılığı ise bu yıl geldi. Moskova Çaykovski Konservatuvarı’ndan doğrudan davet alarak piyano bölümüne kabul edildim.
DESTEK BEKLİYOR
– Bu başarının klasik müzikteki anlam ve önemi nedir?
Bu okul, klasik müzik dünyasının kalbinin attığı yerlerden. Orada eğitim almak yalnızca bir öğrenci olarak değil bir sanatçı olarak da gelişimin en üst düzeylerinden biri anlamına geliyor. Kabulümün sınavsız ve doğrudan davetle gerçekleşmesi, benim için tarifsiz bir onur oldu. Çaykovski Konservatuvarı büyük bir müzikal geleneğin, entelektüel birikimin ve sanatsal disiplinin merkezi. Küçüklüğümden beri izlediğim, hayran kaldığım pek çok büyük piyanistin bu okuldan yetiştiğini gördüm. Moskova’ya ilk kez gittiğimde kentin ruhu, müziği ve kültürü içime dokundu. Bu hayalin benim için ne kadar gerçek olduğunu orada anladım. Şimdi önümde çok önemli bir fırsat var ama ne yazık ki ekonomik koşullar, bu eğitimi sürdürebilmemin önünde engel oluşturuyor. Bu nedenle, bu hayali gerçekleştirebilmek için maddi destek arıyorum. Biliyorum ki bu yalnızca benim yolculuğum değil. Türkiye’nin klasik müzikteki varlığına ve temsil gücüne yapılan bir katkı olacak.
– Eklemek istedikleriniz…
Hedefim sadece iyi bir piyanist olmak değil aynı zamanda genç sanatçılara esin verebilecek bir hikâyeye dönüşmek. Sanatla yaşayan, düşünen ve üreten bir birey olarak ülkemi hem sahnede hem eğitimde en iyi şekilde temsil etmek istiyorum.